Ne zor geliyor di mi hayatı yaşamak?
Şikayetler, şükürsüzlükler dilimizde pelesenk olmuş vaziyette. Doymuyoruz, gözümüzü doyurmuyoruz. İçimizi kemiren doyumsuzluk hissi hep daha fazlasını istemeye yöneltirken bizi kendimize şöyle bir okkalı dur diyemiyoruz.
Nereye kadar devam edebiliriz böyle. Yaşadıklarımız , gözümüzün önünde hatta arkasında olan bütün yaşadıklarımız, dünyanın sonunun çoktan kopmaya hazır hale geldiğini söylerken elimizi kolumuzu bağlamış öylece sessiz çığlıklarla bekliyoruz üstümüzde oynanan oyunları üstümüze oynadığımız oyunları.
Ne zaman baş kaldıracağız bu duruma. Ne zaman hadi ordan hadi ordan diyeceğiz bize dayatılan kör bıçağa. Aslında kendimiz yapıyoruz her şeyi kendimize. Kendimiz bela ediyoruz bela olmayacak şeyleri başımıza. Yıpratıyoruz güneşte sararmış tül gibi kendimizi hep daha fazlasını bulmak umuduyla kurgu ürünü sisteme sıkı sıkı bağlanarak. Acımadan, hem isteyerek hem istemeyerek. Canımızı acıta acıta yıpratıyoruz. Sonra aynanın karşına geçip kendimizden başka günah keçisi arıyoruz. En büyük günahı biz işliyoruz kendimize karşı. Daha kendimize dur diyemezken bize karşı kurgu dolu dayatma sisteme nasıl dur diyeceğiz?
Şimdi başımızı koltuğumuzun altına alıp düşünmenin tam sırası en acele en doğru hareketle. Yoksa dünyanın sonuna doğru yürüdüğümüz bu hayatta en büyük yanlışı kendi kendimize yapmaya bıkarak devam edeceğiz. Biz tükeneceğiz ama onlar asla.